http://www.ogrenenkadin.com/corona-ile-ilgili-acil-guncel-bilgiler/Herkese merhaba,
Ben Dr. Oğuzhan Koşar, yaklaşık 15 senedir aktif olarak klinisyen olarak çalışan bir acil servis doktoruyum. Şu ana kadar meslek hayatımda 1 milyonun üzerinde acil servis hastası görmüş deneyimli bir hekim olarak yazıyorum. Son olaylarla ilgili olarak yakın bir arkadaşımın benden ricası ve önerisi üzerine böyle bir yazı yazmanın toplumu bir hekim olarak olabildiğince bilgilendirmek adına gereklilik olduğunu düşünerek bu yazıyı hazırladım. Birçok kaynaktan bir çok bilgi geliyor son günlerde ve de inanılmaz bir bilgi kirliliği mevcut. Varolan durumlarla ilgili inanılmaz bir infial durumu mevcut. Ve bu sadece Türkiye’de değil. Aynı zamanda dünyanın tamamında yaygın durumda. Burada fikirlerimi yazmak yerine sadece rakamları yazarak yardımcı olmaya çalışacağım ve de aynı zamanda linkleri de vereceğim. Bunları yaparken de olabildiğince basit bir anlatımı tercih edeceğim. Burada yazacağım şeyleri zaten coronavirüsle ilgili olarak eğitim babında işyeri hekimi olarak görev yapmış olduğum yerlerde de anlatıyorum. (İstanbul Havalimanı, A101, vb gibi büyük kurumlardan bahsediyorum)
İlk önce CORONA NEDİR, NE DEĞİLDİR? onu belirtmek gerek. Hergün karşılaştığımız ve çoğunlukla da etkilenmiş olduğumuz hastalık yapıcı mikropları göz önünde bulundurduğumzda kabaca iki sınıf belirleyebiliriz. Virüsler ve bakteriler. Virüsler kabaca antibiyotiklerin hiçbir işe yaramadığı hastalıkları oluşturanlar, bakterilerse büyük oranda antibiyotiklerle iyileştirilebilen ya da kontrol altına alınabilen sınıfı oluşturuyor. Virüs ile olan hastalıkların çoğunu ise grip yada grip benzeri mikroplar meydana getiriyor ki Corona virüs te grip’in alt sınıflarında birisini meydana getiren SARS alttipinnin diğer bir altipi.
Corona virüs adı üstünde viral bir enfeksiyon yani antibiyotiklerin iyileştiriciliği olmayan bir enfeksiyon meydana getiriyor. Yani herhangi bir ilaçla bu mikrobu öldüremiyoruz yada kontrol altına alamıyoruz. Virüsün asıl etkili olan merkezi kısmı sizin vücudunuzu oluşturan hücrelerin içine giren ufak bir genetik materyal içeriyor. Dış kısmında ise vücuda yapışması için gerekli olan ve de virüsü dış etmenlerden koruyan yağlı bir zarf tabaka mevcut.
CORONA VİRÜS ÖLDÜRÜR MÜ? Öldürücüğü var mıdır? Evet, birçok farklı kaynaktan da daha önceden belki yüzlerce defa dinlemiş olduğunuz gibi virüsün öldürücülüğü vardır. Şimdi doğru bilinen yanlışlardan birisini anlatmak gerek. Coronavirüsle enfekte olan herkes büyük oranlarda ölüm riski altındadır? Yanlış bilgi. Virüsün öldürülüğü yaş gruplarına ve de kişilerin halihazırda herhangi bir sürekli risk addedecek kronik (daimi) hastalıklarının olup olmamasına bağlı olarak bu oran önemli miktarlarda değişkenlik gösteriyor. Virüsün öldürücülüğü risk gruplarında daha yüksek olduğu için asında toplam nüfusa göre yine düşük olmasına karşın normal grip mikrobuna göre daha yüksek oranlarda oluyor. SARS alttipi olduğunu zaten yazmıştım. SARS çok daha öldürücü bir virüs, göreceli olarak corona ise SARS’a göre öldürücülük olarak çok daha düşük bir öldürücülüğe sahip. Bununla ilgili oranları içeren grafiği içeren link için link aşağıda yer alıyor. Başlık size korkutucu gelmesin çünkü bildiğimiz düz grip (tıptaki ismiyle influenza) ile karşılaştırıldığnda relatif (göreceli) olarak oran daha yüksek. Ancak gerçek anlamda korkutucu özelliği olan sars yada mers virüslerine göre çok daha düşük bir öldürücülük oranına sahip. Oranların karşılaştırldığı resmi içeren link te ikinci linkte yer alıyor.
https://www.businessinsider.sg/coronavirus-compared-to-flu-mortality-rates-2020-3?r=US&IR=T
https://news.abs-cbn.com/news/multimedia/infographic/01/29/20/mers-cov-vs-sars-vs-2019-ncov-fatality-rates
vermiş olduğum tüm linkler İngilizce olduğundan şu linkten tüm sitenin online çevirisini yaptırabilirsiniz:
http://free-website-translation.com/
CORONA VİRÜS EN SIK ÖKSÜRÜK VE HAPŞIRIK SONRASINDA HAVAYA YAYILAN DAMLACIKLAR YOLUYLA MI GEÇER??
Doğru bilinen yanlışlardan bir tanesi de bu. Evet damlacık yoluyla hastalık nefes yoluyla geçiş sağlıyor ancak bu bulaş toplam bulaşa göre yine göreceli olarak düşük oranda. %20’de yani. Geri kalan %80 ise daha farklı bir yolla geçiyor. Bir kişi hapşırdığında yada öksürdüğünde havada aynı oda spreyleri kullanıldığında havada kalan damlacıklar gibi damlacıklar mikron düzeyinde bir süre kalıyor. Bu süre 2 ile 4 saat arasında. Eğer hava akımının olduğu bir yerde olunursa anında risk kayboluyor. Virüsün dış zarf yapısı transparan (şeffaf) olduğundan dolayı da güneşin etkisi sonrasında direk uv ışınlarına maruz kalır kalmaz anında bozuluyor ve etkisini yitiriyor. Bu askıda kalan parçacıklar 4 saatin sonrasında yerçekimi etkisiyle çöküyor ve artık kişi nereye öksürüp hapşırdıysa oraya yapışıyor. Dış zarfın yağlı bir yapısı olduğunu zaten söylemiştik. Yağlı cisimleri ellediğinizde yapışkan bir hal aldığını biliyoruz. Aynı bu şekilde bu yağlı olan zarf çöktüğü yere yapışıp kalıyor ve 24 saat boyunca da canlılığını koruyor. (herhangi bir dezenfektana maruz kalmadıysa tabiki) Peki nereye çöküyor bu damlacıklar? Masa üstlerine, mouse, klavye, sandalyeler vs heryere. Sonra bir kişi masa üstüne yada diğer yerlere ellerini sürdüğünde direk olarak ellere yapışıyor. Sonra bu kişi bu ellerle kapı kolunu tutuyor buraya bulaşıyor vs. Nereye elini sürerse oraya bulaştırıyor. Ve de farkında olmadan bir çok kişi ellerini yüzüne ve de gözlerinin kenarına sürüyor. Sürdüğü anda enfekte. Direk bulaşı sağlanıyor. Başka yere dokundu sonra başkası dokundu ve de o da yüzüne dokundu direk enfekte. Yani asıl bulaş çok büyük oranda eller yoluyla meydana geliyor.
VÜCUT DIŞINDA VİRÜSÜN YOKEDİLMESİ MÜMKÜN MÜ PEKİ NASIL?
Alkol bazlı kolonyalar ve de el antiseptiklerinin virüs üzerine öldürücü etkisi olmasına karşın en güçlü dezenfeksiyonu sağlayan şeyse (bir yanlış bilinen doğru daha) bildiğimiz düz sabun ve su ile oluyor. Yağlı cisimlerden nasıl kurtuluyoruz? Sabun değil mi? İşte bu düz sabun virüsün dış yağlı zarfını saniyesinde parçalıyor. En ucuz ve en etkin yöntem işte bu. Bunu aynı zamanda fiyatı roket gibi artmış olan kolonyalara tonla para vermeyesiniz diye de söylüyorum. Masalara dokunduktan sonra el sırtıyla gözlerinizi ovuşturmanız ve dirseklerinizle kapıları açmanız yada basitçe peçete kullanmanız daha mantıklı olacaktır. Sabunun ani etkisiyle ilgili bilgilendirici link:
https://www.vox.com/2020/3/18/21185262/how-soap-kills-the-coronavirus
KULLANILAN MASKELERİN FAYDASI VAR MI?
Evet hem var hem de yok. Bu nasıl oluyor? Çok kişinin kullandığı maskelere bakın. Tek katmanlı maskeleri koruyucu olarak kullanıyorlar. Tek katmanlı maskelerin koruyuculuğu çoğunlukla %20’lerde kalıyor. 3 katmanlı N95 maskelerde bu oran %90’lara çıkıyor. Yani sizin kullandığınız maskeler neredeyse bir işe yaramıyor. N95 maskelerin etkin koruma süreleriyse 8 saati aşmıyor. Üstüne üstelik nemli kaldığından bu sefer de kendileri patojen yani hastalık yapıcı bakteriler için bir rezervuar oluşturuyor ve de yağmurdan korunurken doluya tutulmuş oluyorsunuz. Belirttiğim oranları aşağıdaki çalışmada bulabilirsiniz.
https://journals.sagepub.com/doi/pdf/10.1177/153567601001500204
PEKİ NE YAPACAĞIZ?
Madem maskeler korumuyor bu maske çılgınlığı neden? Çünkü maskeler sağlıklı kişilerin virüsten konunmasını sağlamak için değil, aynı ameliyathanelerde olduğu gibi hasta kişilerin sağlıklı kişilere öksürük hapşırıkla etrafa aerosol damlacık etkisi yaratmasını engellemek için daha çok kullanılıyor. Ameliyathanedeki maskeler hastaların üstüne kazara sağlık çalışanları öksürürse ağız florasında yer alan bakteri ve virüsleri ameliyat alanına ekmesinler diyedir. 🙂 Sonuç; tabi eğer çok riskli bir bölgede hastaların arasında kalıyorsanız olabilecek maksimum korunayı sağlamak için maske kullanmak mantıklı olabilir ancak çalıştığınız yerde hasta kişiler içeri alınmıyorsa (herhangi bir hastalık nedeniyle eve yada hastaneye gönderilen insanlar) ve siz buna rağmen maske kullanıyorsanız o zaman biraz komik duruma düşebilirsiniz. Öte yandan tabi bir de işin maliyet kısmı var. N95 maskeler (FFP2 ve 3’ler de dahil olarak) en son 60 TL’lere ulaştı ve günde 2 defa değiştirseniz 120 lira fiyatı olur. Alıp kullanın tabi kimse size kullanmayın demez. Özellikle de maliyeti 2 lirayı bulmayan bu ürünü bu fiyata size satan satıcı kişileri Lamborgini’lerinin içinde çok mutlu edersiniz. 🙂
PEKİ NE YAPACAĞIZ 2?
Maske yerine güvenli mesafe koruyabilir ve de ellerinizi sadece sabun ve suyla düzenli olarak yıkayabilirsiniz. Kapı kollarını özellikle de tuvalet kapılarını sensörlü değillerse tabi peçeteyle yada dirsekle açabilirsiniz. Bu mesafe kabaca 2 metre civarında. 50 cm’nin altında ise enfekte olma riskiniz çok yükseliyor. Bununla ilgili yapılmış çalışmaları içeren bilgiyi içeren link:
https://cnalifestyle.channelnewsasia.com/wellness/sneezing-germs-safe-distance-12110272
PEKİ NEDEN GÜRÜLTÜ BU KADAR YÜKSEK VE DE HÜKÜMETLER BU KADAR TEDBİR ALIYORLAR?
Öldürücülük oranının yaş grubu arttıkça arttığını zaten söylemiştik. Bunun çeşitli nedenleri var. Daha önceden belirttiğimiz kronik hastalıklar ve altta yatan hastalığın daha ağır seyretmesini sağlayan başkaca nedenler olması durumunda ölüm oranı yada hastalığın ağır seyretmesi durumu da artıyor. Nedir peki bu nedenler/riskler? Ağır ataklarla seyreden astım hastalağı, koah (kronik obstrüktif akciğer hastalığı) özellikle de ileri düzeyde olanlar, neredeyse tüm kanser hastaları özellikle terminal dönem olarak lanse edilen son dönem ölüm hali beklenilenler, aids hastaları ve de immün (bağışıklık) sistemi zayıflamış olan yada tamamen olmayan kişiler (doğuştan immün sisteminde yetersizlik yada bozukluk olanlar ve de halihazırda başkaca enfeksiyonlardan dolayı muzdarip olanlar), başkaca nedenlerden dolayı hastane yoğun bakımlarında yatan travma hastaları vb, kontrolsüz diyabet (şeker) hastalığı olanlar, ileri düzey kalp yetmezliği olanlar daha önceden kalp krizi geçirmiş ve kalpte hasarı olanlar, kalp kapak bozukluğu olanlar, karaciğer yada böbrekleriyle ilgii fonksiyon bozukluğu olanlar (siroz yada ileri düzey karaciğer yağlanması olanlar ve de diyalize giren böbrek yetmezliği olanlar) gibi rahatsızlıkları olanlar risk altındadır. Zaten ileri yaş gruplarında da bu hastalıkların görülme sıklıkları daha fazla olduğundan dolayı ileri yaşlarda o yüzden corona ölüm oranları daha sık görülmekte. Coronanın bir çeşit influenza (grip) hastalığı olduğunu zaten söylemiştik. 65 yaşa kadar da ölüm oranlarının birbirine çok yakın olduğunu da. Burada bir yanlış bilinen doğruya daha sıra geldi. Coronavirüs öldürücüdür ancak düz bildiğimiz gribal enfeksiyonlar öldürmez. Ölüm sayısı olarak bildiğimiz İnfluenza coronavirüs kaynaklı ölümleri belki 100’e belki de bine katlar. Her sene karşılaştığımız influenza alt tiplerinden meydana gelen hastalık sayısının 3 ile 5 milyon kişiyi etkilediği ve de 290 bin ile 600 bin arasında da ölüm meydana getirdiği hesaplanmaktadır. Link dünya sağlık örgütünün verilerini gösteriyor.
https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/influenza-(seasonal)
yine dünya sağlık örgütüne ait olan başka bir linkte de grip’in alt gelir grubuna sahip ülkelerde 1. sırada ölüm nedeni olduğunu, orta gelir seviyesinde 3. ve de üst gelir seviyesindekilerde de 5. sırada ölüme neden olduğunu görmekteyiz. Her sene en zayıf halkaları bir çeşit doğal seleksiyon gibi çalışarak biçmekte ve zaten ölecek olan ve de bir çeşit nedenle gitmesi gerekenleri eriten bir sistem. Doğanın bir parçası. İnsanlar doğar, büyür ve ölürler. Bunun için programlanmış ve tasarlanmış canlılarız. Nedenlerden en önemlilerinden birisi İnfluenza.
Neden bu kadar tedbir alındığını şimdi anlatabiliriz: Çünkü özellikle corona virüsün covid 19 alt suşunu yapan türünün bulaştırıcılığı çok yüksek ve de hızlıca yukarda belirttiğim nedenlerden dolayı yayılıyor. Bundan dolayı da önemli miktarda işgücü kaybına neden oluyor. İnfluenza türlerinin en önemli özelliği yaygın kas ve eklem ağrısı meydana getirmeleri, özellikle de hastaların tabiriyle bir araba dayak yemişe kişileri çevirmeleridir. Bunun sonucu da özellikle coronavirüslerde geçmeyen bir hastalık durumu kişiyi işini yapamaz ve işe gidemez hale getirir. Hastalığın en kötü senaryoda çok hızla toplumun büyük bir kısmına bulaşması durumunda toplumun özellikle de çalışan kesimi üzerinde inanılmaz bir etki yaratarak tüm nüfusun büyük kısmının belki de %30-40’lık kısmının ev istirahati yada hastaneye yatışına neden olur. Bu bir kaç günü hatta haftayı bulabilir. Şimdi düşünün, eğer çalıştığınız firma fabrika kurum yada herneresiyse tüm çalışanların yarısına yakınının raporlu olduğunu ve bunun bir haftadan uzun sürdüğünü. İşte ekonomi adına bu felç demek. Toplam üretim düşer ve inanılmaz zararlara neden olur. Toplam maliyet milyarlar hatta onmilyarlarca doları bulur. 2 ay içinde Çin’e toplam maliyeti hastalığın 1 trilyon, evet yanlış duymadınız tamıtamına 1 trilyon dolara maloldu ve Çin bu nedenle en büyük dünya ekonomisi olma şansını artık sadece 2 ayda kaybetti. Aynı nedenlerden dolayı kısa zamanda yayılan öldücülüğü çok yüksek olmayan bir hastalıkta bile sağlık sistemi şişer ve hastanelerde yatak sıkıntısı oluşur. Daha kötüsü normalde çok pahalı bir hizmet olan yoğun bakım yatakları yaşlı hastalarla dolar taşar. Bunu sizin adınıza biraz daha anlaşılır kılalım. Diyelim ki siz yada çok sevdiğiniz bir yakınınız Allah korusun trafik kazası geçirdi ve kafa ve multiple vücut travması geçirdi. Yoğun bakımda yatması yaşamla ölüm arasındaki ince çizgiyi oluşturuyor. Dediğim gibi yoğun bakım yatağı sayısı maliyetlerin yüksekliğinden dolayı çok ta fazla olamıyor. Bir tek yatağın maliyeti lüks bir cipin fiyatına denk geliyor ve de günlük maliyet hasta başına 3000 liraları buluyor. İşte böyle bir durumda yaşlılarla dolmuş olan yoğun bakımlar nedeniyle yakınınız yada siz göz göre göre ölürsünüz kimse de size yardım edemez! Tüm bu verilerin ışığında hükümetler mutlak anlamda zaten yayılması zaten kesin olan enfeksiyounun yayılım hızını düşürerek ülke ekonomisini ve de tabiki sizi korumaya çalışıyorlar ve de olağanüstü önlemler almaya başlıyorlar. Ben kendi klinik deneyuiminde geçen sene kasım ve aralık ayında ve de ocak şubat ayları içinde baktığıjm hastaların klinik farklılıkları ve ortak özelliklerini göz önünde bulundurduğumda laboratuar testleri özellikle hemogram (tam kan sayımı) yüzdelerindeki ortaklıkları karşılaştırarak bireysel olarak elde ettiğim sonuçlara dayanarak en az 5 ayrı gribal enfeksiyonu atlattığımızı varsayıyorum. Ocak ayı içinde sistem o kadar kilitlenme noktasına geldi ve hastaneler o kadar çok şişti ki kapıların önünde kuyruklar oluştu ve bekleme süreleri 2 saatleri buldu. Ben o sıralarda bireysel olarak 2 hafta özellikle okulların tatil edilmesi gerektiği konusunda yalvardım. Ancak kimse dinlemedi tabiki. Çünkü bulaştırıcılık konusunda özellikle okullardan çocuklar birbirlerine bulaştırıp sonra da aile bireylerine bulaştırıyorlar ve de sırayla tüm aile bireyleri acil servislere bir şekilde çok kötü hallerde geliyorlardı. Aynı dönem içinde tabiki kimse bilmiyordur ancak dünya çapında önceki (bana göre en az epidemi belki de pandemi) salgında Hollandadaki hastanelerde sağlık sistemi ocak ayı içinde çöktü ve de Hollanda hastalarını Belçikaya aktarmak zorunda kaldı. Aşağıdaki linkte Birleşik Krallık’taki durumun vehameti anlatılmakta. Ne yazık ki Hollanda’nın durumunu anlatan linke şu an ulaşamadım.
https://www.theguardian.com/society/2019/dec/02/nhs-winter-crisis-extra-beds-created-by-52-per-cent-of-uk-hospitals
Ocak ayı içinde olan salgında 15 senelik klinisyenlik deneyimimde hayatımda ilk defa kıpkırmızı çocukları gece 12den sonra 42 derece ateşle bana getiren aileleri gördüm. Çocuklar ayaktan geliyorlardı bilinç yerindeydi ancak ateşten kıpkırmızıydılar. Ve de normalde 42 derece ateş hayatla bağdaşmamasına karşın çocuk vücudu daha dayanıklı olduğundan normal gibi geliyorlardı. Sorunsa havale riski ve kalıcı beyin hasarı riskiydi. 3 4 gün boyunca hiçbir tedaviye yanıt vermeyen dirençli ateşlere damar içi sıvı tedavisi ve çeşitli ilaç kombinasyonlarıyla güç bela kontrol altına alıyorduk. Küçük bebeklerse bebek yoğun bakımları doldurdu taşırdı. Bu gerçekleri içinizden birçoğu bilmiyordur ancak bunları corona sayesinde öğreniyorsunuz. Yine el hijyeninin önemini de ülkeler öğrendiler. Hastalığın Çin dahil hiçbir ülkede çocuklarda ölümlü vaka bildirimi olmadığını da tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Çok kabaca eğer sağlıklıysanız, yaşınız 75 yaş üstü değilse ve de kronik bir hastalığınız vitamin eksikliklerinin de yoksa bu hastalıktan ölme riskinizin piyango biletinde büyük ikramiyenin size çıkması olasılığıyla aynı olduğunu söyleyebilirim. Rakamlar bize bunu gösteriyor. Yine ölürseniz hemen dirilip boğaz köprülerinden birisine gidip bir defa daha ölün derim. 🙂
son söz olarak;
Covid19’un asıl riskinin sağlık sistemini kitlemesi riski olduğunu ve de totat işgücü kaybı için risk meydana getirdiğini ve de yakın kuzenleri olan sars ve mers virüslerinden çok daha az öldürücülük olasığı olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Yalnız bu tip öldürücü virüslerin de her zaman yayılma riski mevcuttur. Bu tip bir kıyamet senaryosunda sars için öncesinde kronik hastalık olsun olmasın öldürücülük oranı %29 olan sars ve de %34 olan mers için 80 milyonluk Türkiye’de 25 milyon ölümlü vakanın 2 hafta içinde gerçekleşeceğini ve de hiçbir ilacının olmadığını hatırlatmak istiyorum. Bu tip bir durumda sokaklar ölü dolar ve ölüleri kaldıracak kişi bile bulunamaz.
Öte yandan sakin bir şekilde basit önlemleri almak yerine varolan infial durumunu sürdürmeyi seçersek, bu sefer de ülke 3 ay içinde iflasın içine girer ve de harcayacak para bulamayız. Bu olay ateşli çocukların durumunu andırıyor. Ateş aslında vücudun bir çeşit korunma mekanizmasıdır. 36 derecenin üstünde hastalık yapan mikropların kullandığı enzimler inaktif hale gelir ve de mikroplar ölür. Ancak bazen vücut vur derken kendi kendini öldürür. Ateş 40ları bulduğunda da bu sefer insanların kendi enzimleri çalışamaz hale gelir ve de bu da kişinin ölümüne neden olur. Çocuklarda enzimler daha dayanıklı olmasına karşın bu sefer de beyin elektriksel deşarjlarla havale ve kalıcı beyin hasarı oluşturabilir. Çocuklar bu tip durumlarda sayıklamaya başlarlar ve elleri ayakları buz keserek vücudu morarmaya başlar. Çünkü hayati olan kanı parasempatik sistem kalbe ve beyne yönlendirir. Bir çeşit kriz durumudur yani. Ancak aynı vücut gibi ülkelerde de uzun süren kriz durumları bu sefer vücudun kendisini tehlikeye atar.
Sağlıkla ve esenlikle kalın.
Dr. Oğuzhan KOŞAR
Özel Merve Tıp Merkezi GOP Acil Poliklinik hekimi ve de Özel Kağıthane Derindere Hastanesi Acil Servis Hekimi